BİLİŞSEL AİLE TRAPİSİ
Bilişsel aile terapisi, genel anlamda ailelere uygulandığı şekliyle, 19802lerin başlarında, trapinin çatışma halindeki çiftlere uygulanmasının bir uzantısı olarak gelişti. 1950 lerin sonuna doğru Ellis(1977), çiftlerle çelışmak için kendisine ait rasyonel duygucu trapi(RDT) modelini uyarladığını ifade etmesine karşın, 1980 öncesinde bu konuda yazılmış çok az eser bulunduğu görülür. Daha sonraki çalışmalar davranışcı yaklaşımın bir dalı olarak gelişti. Bu çalışmalar ilk olarak 1960 ların sonlarında ve 19702lerin başlarında çiftlere ve ailelere yönelik müdahaleler olarak tanımlanmıştır.
Davranışı değiştirme ilkeleri,ancak bu ilkelerin sıkıntı halinde ki çiftlere başarılı bir şekilde uygulanmasının ardından, aile üyelerinin etkileşim yapılarına uygulandı. Çiftlerle yapılan bu çalışmayı çocukların davranışlarını tedavi etmede kullanılan aile müdahalelerinin kullanımınıda kapsayan tek vakkalı çalışmalar takip etti. Aile üyeleri davranışcılar tarafından ilk defa çocuğun doğal çevresinin oldukça etkili bileşenleri olarak tanımlandılar ve ardındanda tedavi sürecine doğrudan dahil edildiler.
Birkaç yıl sonra ailelere yönelik daha net ve daha kapsamlı bir müdahale tarzı, patterson ve çalışma arkadaşları(19679)patterson(1971)tarafından detaylı olarak tanımlandı. O zamandan beri, davranış terapisinin aile sistemlerine uygulanması, beklenmedik durumlara yönelik sözleşme ve görüşme stratejilerine güçlü bir vurgu yaparak, psikoloji literatüründe daha önemli bir hale geldi. Davranış terapisinin bugune kadarki uygulanışı özgün davranış problemleri teşhisi konmuş çocuklara sahip ailelere yönelik olarak kalmıştır.
Hemen hemen otuz yıl önce ilk sahneye çıkışından beri, davranışcı aile terapisi, bir takım nedenlerden ötürü, evlilik ve aile terapisiuygulayıcıları arasında fazla dikkat çekmemişti. Bunun nedenlerini şöyle belirtebiliriz: ilk o0larak aile terapisine yönelik stratejik ve yapısal yaklaşımların aşırı popülerliğinden ötürü, bir çok uygulayıcı, etkileri deneysel olarak daha iyi test edilmiş olan müdahaleleri çalışmalarının dışında tuttular. Minuchin(1974) bowen(1978), Satir(1967) ve Madanes( 1981)gibi tanınmış teorisyenlerden etkilendiler.
Aslında davranış terapisinin gücünün, aile dinamiklerinin kapsamlı sistemini anlamanın aksine, zayıf iletişim veya çocukların yetişkinlerin davranışsal problemlerini taklit etmeleri gibi, sonut davranış problemlerini tespit etmede yattığı görülür. Daha net olursak davranış problemleri, herhangi bir ruhsal veya kişiler arası nedensellik kurma çabalarına değil, gözlenebilir davranışa(semptoma) odaklanır. Belli hedeflere yönelik davranışlar doğrudan doğruya harici pekiştirme araçları yoluyla yönlendirilir. Aileler ayrıca bu pekiştirmeleri izlemek ve gerektiğinde değişiklik yapmak için eğitilirler. Bundan başka somut davranışın, süregelen bir değerlendirmesi terapi müdahalellerinin etkilerinin deneysel olarak incelenmesinin yararına yapılır. Bu, Jacobson ve Addis(1993) tarafından yazılan ve literatürde ki mevcut sonuç çalışmalarını gözden geçiren bir makalede açıkca vurgulanmıştır. Davranışsal evlilik terapisinin billişsel bir bileşeninin davranışsa yönelik, çift ve aile terapisine katkıda bulunması dikkat çekmiştir. Ellis in(1977) çalışmasından başka, Margolin ve Weiss in(1978) davranışçı evlilik terapisinde bilişsel bir bileşenin etkili olduğunu illeri süren çalışması, işlevsiz çiftlere yönelik billişsel tekniklerin kullanımını dahada kuvetlendirdi. Çiftlere yönelik davranışcı yaklaşımlara gösterilen bu ilgi, ayrıca davranışcı aile terapistlerinin aileyi etkileşim kurmaya yönelten olaylarda bilişin de önemli bir rol oynadığını fark etmelerini sağladı. Bilişsel faktörlerin, sadece ilişki sıkıntısını belirlemede değil, davranış değişimini yönlendirmede de oynadığı önemli rol, bu artan ilginin bir konusu oldu.
Evlilik ve aile terapistlerinin, bilişsel faktörlerin ilişki bozukluğunu yansıtmada çok önemli olduğunu uzun yıllar önce fark etmelerine rağmen, bilişin biçimsel olarak tedavinin başlıca bileşenlerinden biri olması epey bir zaman aldı.
Aile terapisine yönelik rasyonel-duygucu yaklaşım, Ellis in ortaya koyduğu, herbireyin aile çevresinde meydana gelen olayları algılamsı ve yorumlamasına vurgu yapmaktadır. Temel teoriye göre “aile üyeleri kendi dünyalarını geniş ölçüde kendilerine ne olduğuna yönelik sahip oldukları görüngüsel bakış açıları yoluyla yaratıyorlar” terapinin odağı aile üyelerinin kendilerine özgü problemlerinin bir birim olarak onların esenliğini nasıl etkilediğidir. Tedavi süreci boyunca, aile üyelerinden herbiri kendilerine özgü inanç ve beklentiler kümesini savunan birer birey olarak ele alınır. Aile terapisti, aile fertlerinin,mantıksız düşüncelerin ve çarpıtmaların duygusal sıkıntılarının temeli olarak görev yaptığı gerçeğini görmelerine yardımcı olur.
A-B-C teorisinin kullanımı tavsiye edilir. Buna göre aile üyeleri problemlerinden(C) aile çevresinde(A) gerçekleşen beli aktive edici olayları sorumlu tutar ve uyelere mantıksız inançlarını(B) irdelemeleri öğretilir. Daha sonra bu inançlara herbir aile üyesi tarafından mantıklı bir şekilde meydan okunur ve sonuçta görüşülüp tartışılır(D). burada amaç inanç ve beklentileri daha akılcı bir zemine oturtacak şekilde değiştirmektir. O halde terapistin rolü aile birimine etkin ve yönlendirici bir tarzda duygusal problemlerin sebeblerinin mantık dışı inanaçlarda yattığını öğretmektir. Bu kendini feda edici fikirleri değiştirerek, aile fertleri aile ilişkilerindeki bütün nitelikleri düzeltebilirler.
Bilişe ve davranışa eşit derecede vurgu yapan bilişsel-davranışcı yaklaşım, ailedeki karşılıklı etkileşim modellerine daha derinlemesine odaklanarak ve sistemleri perspektiflerinden elde edilen verilerle tutarlı kalaarak daha geniş ve işlemci bir yol benimser. Bu çerçevede, aile ilişkileri, bilişleri, duyguları ve davranışlarının birbiri üzerine karşılıklı bir etkileşim kurdukları kabul edilir. Bu sayede bir bilişsel çıkarım duygu ve davranışı uyarabilir; duygu ve davranışda benzer şekilde bilişi etkileyebilir. Teicman(1992) karşılıklı aile etkileşimi modelini detaylı bir şekilde tarif ederken, bilişlerin, duyguların, davranışların ve çevresel tepkinin kendi aralarında sabit bir karşılıklı süreç içerisinde bulunduklarını ve bazen aile biriminin işlevsizliğini sürdürmeye hizmet ettiklerini öne sürüyor.
Anahtar kelimler: aile terapisi, çift terapisi, adanada aile terapisti, Adana da çift terapisti, Adana da aile terapisi, Adana da aile terapisi, Adana da çift terapisi